Mısır’da “güzel, güzelden gelen, güzellik geliyor” anlamlarının karşılığıdır, NEFERTİTİ…
Nefertiti, (M.Ö. 1370 – 1330) yaşamış bir Mısır kraliçesidir. Eşi ise ünlü firavun Akhenaton‘dur. Nefertiti’nin, Mezopotamya ve Kafkaslar arasından bulunan Mitanni kralının kızı; Tadupika olduğu bilinir. Tadupika, güzelliğinin yanı sıra elleri şifa dağıtan kız olarak da bilinirdi.
Bir gün Akhenaton’un babası firavun III. Amonhotep hastalandı ve Mitanni Kralı’da tedavi amacıyla güzel kızı Tadupika’yı Mısır’a yolladı. Tadupika, firavunu tüm dertlerinden kurtarması için tanrıça İştar heykelciğini de yanına alarak 15 yaşında geldi Mısır’a. İşte o zamanlar Mısır dilinde “güzel geldi” anlamında , Nefertiti diye anıldı ve tarihe de öyle geçti.
Tadupika, Mısır Firavunu Akhenaton ile evlenmiş, onunla birlikte yönetimde söz sahibi olmuştur. Firavun Akhenatonla, çok tanrılı inanış yerine tek tanrılı inanış olan ‘Aton (güneş tanrısına tapma)’ dinini yaymaya başlamışlardı..
Mısır halkının, birden inanış şekli değişmeye başladı. Halk tapınaklara gitmeyi bıraktı. Bu durum yavaş yavaş din adamlarına olan güveni ve ilgiyi azalttı. Kraliçe ve Akhenaton, eski mısır din adamlarının düşmanlıklarını üzerlerine çektiler. Nefertiti ve Akhenaton’un yaymak istedikleri bu yeni dinsel amaç uğruna, eski tapınakların hepsini yıkarak yeni bir başkent inşa ettiler, Amarna… Bu yeni başkentte istenilen etkiyi yaratmamıştı. Sonunda kraliçe ve firavunu sapkın olarak gören, onlardan nefret eden bir kesim ortaya çıktı. Eski Mısır’ın din adamları sürekli bu sapkınlıklarının cezasını çekeceklerini söyleyip durdular.
Ne kadar uğraşsalarda, bu dini reformu kalıcı olarak hayata geçirmeyi başaramadılar. Tarihte, Akhenaton ve Nefertiti tek tanrılı dine inanan ilk insanlar olarak anıldılar.
Nefertiti’nin Kederi
Yaşamı boyunca Nefertiti 6 tane kız çoçuk doğurdu. Ama tahtin varisi olabilecek bir erkek çocuk doğuramamıştı. Bunu üzerine Akhenaton 2. bir eş aldı (Leydi Kiya). Firavunun Kiya’dan Tutankamon adında bir erkek çocuk sahibi oldu.
Herkes Nefertiti’nin, çekeceği cezanın bu olduğunu düşündü. Güzel kraliçenin yüzündeki hiç geçmeyen kederin bu olduğu söylenir.
Son olarak Nefertiti’nin Güzelliği Hakkında
Michelle Moran kitabı “NEFERTİTİ – MISIR’IN KRALİÇESİ, SONSUZLUĞUN KIZI”NDAN alıntıdır :
NEFERTİTİ… ‘’Saçları siyah, gözleri koyu renk, ufak tefek ve bronz tenliydi. Elmacık kemikleri avuç içine alınabilecek kadar belirgindi. Kraliçelerin bile gözlerini alamayacağı kadar güzeldi; iyi bir eğitim almış, kendini son derece geliştirmişti. Bir Mitanni kralının kızıydı o. Bakanların hem korku, hem de kıskançlık duyduğu bir kadındı. İnsanları büyüleyen, büyüleyemediklerini de zekâsıyla kolayca alt edebilen birisiydi. Amacı, insanların lideri olmak, ölümsüzleşmek ve tarihe geçmekti. Sonsuzluğun peşindeydi. Kusursuz bir gülüşü vardı. “Kadınlığını” kullanmayı biliyor ve bu nedenle kısık sesle konuşuyordu erkeklerle. Böylece onu duyabilmek için eğiliyorlardı. Gülüşünü idareli kullanıyor, gülümsediği anda da erkekler kendilerini onun ışığında yıkanmış gibi hissediyorlardı.
Politikti yaşama bakışı. Bir tanrıyla evlenip tanrıça olmak peşindeydi. Daha da ötesini istiyordu aslında. “Tanrılar kendilerine yetiştiğim için beni cezalandıracaklar mı” diyebilecek kadar ötesini… Ölümü göze alabilecek kadar cesurdu aynı zamanda. Kurnazdı ve kontrol edilemez bir gücü vardı. Vahşi bir özgüven sahibiydi.’’
Kaynak:http://www.antiktarih.com/