Yeni gitarımın “si” telinde cızırtı oluşuyor arpej çalarken. Ritim attığım zaman bu durumun ayrımına pek varamıyorum, yeteneksiz kulaklarım da sanırım bu söylediklerimi doğrulayacaktır. Aramızda kalsın pek sevemedim bu gitarı, vahiy gelmesi gibi bir şey oldu benim için. Kurtarıcımın bir ‘si’ teli olması da ayrı bir muamma tabi!
Armoni tanrısı bana gülüyor ve yine akşam. Bazen kahvaltıdan sonra işe gitmeyi unutacağım geliyor aklıma. Neden uyandığın konusunda hiçbir fikrin yok, kocaman bir boşluk. Başıma gelme ihtimali muhtemel, tıpkı dışındaki herhangi bir ‘şey’in başına gelebileceği gibi…
Yaşama maruz kalan biri ona nasıl karşı koyabilir günlük?
“Gitarım, kitaplarım ve sigaramla dünyaya meydan okuyorum” düşüncesi, bir tablo kadar şık durabilir; tıpkı hiroşimaya dönük filmler, belgeseller ve müzikler gibi ama gerçek, hiroşimaya bir bombanın atıldığı ve orada jeolojik – biyolojik yapının tarihten silindiğidir. Ve bu çirkin tabloyu bizler düşünme beceriksizliğimizle sempatik göstermeye çalışırız.
Güncel hayat bizi o kadar arzularımızın kölesi haline getirmiştir ki, hayallerimizde bile kendimize güya özgürlük ortamı yaratmaya çabalarız; başkalarının hayali olamayacak kadar kirliyiz bugün ve kurduğumuz hayallerde bile istemlerimize bağımlı hareket ediyoruz.